Türkçe, günümüzde uluslararası bir konuşma dili konumundadır. Türkçemiz her geçen gün “Dünya dili” olma yolunda
ilerlemektedir. Bu durumun sağlam bir zemine oturtulması için dünyadaki bütün Türkler
arasında ortak bir iletişim diline ihtiyaç vardır. Ortak iletişim dili için en önemli araç ise, basın yayın araçlarıdır.
Ortak kullanılan dilin de güzel olması gerekir.
Kitle iletişim araçlarının
toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirme konusunda çok önemli bir görev ve
işlevi üstlendiği malumdur. Medya, bu ulvi görevi yerine getirirken Türkçemizin
güzel kullanılmasına da özen göstermelidir.
Konuya daha önceki yıllardan
baktığımızda, kitle iletişim araçlarında Türkçenin çok güzel kullanıldığını
söyleyebilmek ne yazık ki zordur. Güzel Türkçemizin söyleyişine pek dikkat
edilmemiş; yerel ve argo ifadelere çok fazla yer verilmiştir. Pek çok kelime,
kalıp ve ifade halen yanlış kullanılmaktadır. Bu durum ise, dilimizin o güzelim
ses ahengini ve estetiğini bozmaktadır.
Türkçe açısında uygun olmayan
kimi söz ve kalıplar, televizyon
dizileri ile hayatımıza, gizlice ve hissettirmeden sokulmaktadır. Bu tip
uygunsuz ifadeler fark edilemeden konuşmalarımızın içine sızmakta; özellikle gençler arasında ağızdan ağza yayılmaktadır.
Gençlere bu durumun Türk dilini yozlaştırdığını söyleseniz; herhâlde, şu
cümlelerle karşılaşırsınız :
• “Oha falan
oldum” duydunuz mu? Türk dili
yozlaşıyormuş. Böyle “manyak güzel” bir dil yozlaşabilir mi?
“Artı” bizim dilimiz son derece köklü. Öyle kolay değil zarar görmesi.
Saçmalık bunlar ve bu saçmalıklardan “kal geldi” artık. Söylenti
“lan” bunlar. Ortalık bu söylentilerle “yıkılıyo”. “N’olcak” şimdi? Türkçe elden
gidecek “deeermişim”. “Çüş falan, yaaani”, buna izin verecek “diiliz”
“heralde”, “bi” “şiler” “yapcaz” artık.
Dildeki bu tür basit
ifadelerin öncelikle düşünce sistemimize önemli darbeler vurmaktadır. Çünkü,
yapılan yeni araştırmalar gösteriyor ki dil ile düşünce arasında büyük bir
ilişki vardır. “Dil, düşüncenin evidir” biçiminde ifade edilen bu gerçek,
aslında Türkçemiz için de son derece geçerlidir. Türkçemize, düşünce evrenimize
ve geleceğimize kıymayalım!
Bunun içinTürkçenin doğru ve
estetik kullanımı konusunda bilinç oluşturulmalıdır. Hiçbir duygusallığa
kapılmadan Türkçe dünyanın en köklü, en zengin ve en estetik dillerinden
biridir, diyebiliriz. Ancak, burada Türkçenin bu üstünlükleri yanında Türkçe
konuşanların, bu hazineden yeterince faydalanamadıkları bir gerçektir. Bu
noktada neler yapılması gerektiğini şöyle sıralayabiliriz:
•
Öncelikle,
Türkçenin zenginliğine ve gücüne inanıp toplumsal bilinç oluşturmak gerekir.
• Anne ve
babaların, sanatçıların, eğitimcilerin ve özellikle çocuk eğitimcilerinin bu
konuda toplumsal bir duyarlılık kazanarak bir
uzlaşmaya varmaları gerekir.
• Televizyon
yapımcılarının program yaparken içerik dışında dile, estetiğe ve kültürel
değerlere de dikkat etmeleri gerekir. Çocuklarımızın geleceğinin, düşünce ve
hayal güçlerinin bu programlarda gizli olduğunu asla unutmamalıdırlar. Bu
konuda RTÜK’e çok önemli görevler düşmektedir.
•
Devletin resmî
kurum ve kuruluşlarındaki titizlik ve özenin, özel iş yerlerine de yansıması
gerekir. Özellikle iş yeri adlarındaki yabancılaşma, ticarî ürünlere verilen
adlar noktasında Türkçeleştirme konusunda son derece hassas olmaya ihtiyaç
vardır. Çevremizi temiz tutmak, dildeki yozlaşma örneklerini temizleyerek de
yapılabilir
Peyami
Safa’nın veciz bir sözü var: “Hiç kimse dilin vatandan daha az kutsal olduğunu
söyleyemez”. Bence dilimiz konusunda herkes bilinçli, tutarlı, gayretli
olmalıdır. Yabancı kelime ve kavram kullanmak, tek başına gelişme ve
ilerlememize bir katkı sağlamaz. Ve asla unutmayalım ki bir insan en iyi, en
sağlam, en verimli düşünceyi ancak ana dili denizinde üretebilir. Dilimizi
korumak ve geliştirmek aslında bütünüyle kültürümüze ve geleceğimize sahip
çıkmaktır. Dilimiz, kimliğimizdir; kimliğimize sahip çıkalım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder